TRT1 ekranlarında geçmişe duyduğunuz özlemler son buluyor
seksenler doksanlar dizilerinden sonra yine doksanlı yıllarda anısına
hazırlanan güzel bir dizi Yeşil Deniz. Yeşil Deniz dizisinde eğe kıyılarında
olan bir kasabada yaşayan samimi insanların hayatı ele alınıyor.
Dizi içinde
aşkların en samimi halleri dedikodunun en hası, dostlukların en kralının
yaşandığı yıllardan kesitler bulunduğu “Yeşil Deniz” dizisinde samimi bir avuç
köylünün ve doksanların yıllarında olan o zamanın insanlarının yaşadığı
olayları yansıtıyor.
Kahvehane
köşelerinden yapılan sohbetleri, hasat mevsimini ve daha fazlası ile büyük bir
emekle çekiymiş olan diziyi sevenleri de oldukça fazla 2 sezondur yayınlanan
dizi yeşil deniz TRT1 ekranlarında her Pazartesi sizlerle olmaya devam ediyor
size sadece seyretmek kalıyor.
Yeşil Deniz Dizisi Oyuncuları veCanlandırdığı Karakterler İsimleri:
Burak Serdar Şanal: İsmail
Mert Turak: Maggayvır Süleman
Burak Alkaş: Müezzin Cemil
Ali Barkın: Emin
İlker Aksum: Üsen
Güneş Sayın: Sibel
Zeynep Gülmez: Gülenay
Elvan Dişli: Emine
Emin Gürsoy: Hicabi Makasçı
Yener Gürsoy: Radyo Sahibi Yılmaz
Nalan Okçuoğlu: Cemile
Zafer Kırşan: Hayati
Eren Can Vurucu: Bahri
İbrahim Raci Öksüz: Fikri
Ceyhun Tutal: Sabahattin
Ali Rıza Özbilgiç: Rafet
Berke Acar: Ersin
Cemre Baysel: Gonca
Yağız Çam: Semih
Jale Aylanç: Hafize
Emin Gümüşkaya
Emin Gümüşkaya: Hüsen
Nuri Gökaşan: Kamil
Suat Toprak Özer: Muzo
Özgür Uslu: Naciye
Yönetmen: Yahya Samancı
Yapımcı: Ayfer
Özgürel
Yeşil Deniz
Sımsıcak bir Ege hikayesi: Yeşil Deniz…
Doksanlı yıllarda bir Ege kasabası hayal edin. Sıcak samimi
insanların yaşadığı tipik ege evlerini, sokaklarında motosiklet çığlıklarını,
traktör seslerini, yol kenarında usul usul otlayan ineklerini, yemyeşil bir
denizi andıran ovalarını, mezarlığındaki servilerini, dağlarındaki ağaçlarını
ve uzayıp giden incecik yollarını. İşte böyle bir yerdir Yeşilova kasabası.
Belediye hoparlöründen 24 saat anonsların yapıldığı, herkesin herkesi tanıdığı
ve hakkında dedikodu yapacak kadar malumata sahip olabildiği, bırakın cep
telefonlarını henüz normal telefonların bile her evde bulunmadığı; aşkların,
komşulukların, arkadaşlıkların en sahici halleriyle yaşandığı sıcacık, sevimli
bir yer.
Yeşil Deniz dizisinde belediye anonslarını Macır(H)Ayati
yapar, her anonsunda Alpaşa meydanındaki kahvehaneden kahkahalar yükselir.
Yeşil Deniz dizisinde yaz geldi mi de bütün kasabalı ovalara, tarlalara
doluşur. Büyük bir emek ve mesai isteyen tarla işi bir anda Yeşilova halkının
bir numaralı gündemi haline gelir. E ne de olsa yalnızca bir geçim kaynağı
değil, aynı zamanda hayatın adıdır bu tarlalar. İyisiyle kötüsüyle, acısıyla tatlısıyla
bütün bir hayatı geçirdikleri yerin adıdır.
Peki nedir bu Yeşil Deniz?
Yeşil Deniz kasabalının tarlalara verdiği isimdir.
Yeşilova’da deniz yoktur. En yakın deniz arabayla 2-3 saat mesafededir. İki üç
saat nedir ki diyeceksiniz ama bir Yeşilovalı için Amerika gibi bir şeydir
işte. Bu biraz garibanlıktan böyledir, biraz da yaz aylarının neredeyse
tamamının tarlalarda geçmek zorunda olmasından. Yeşil Deniz yazları
tatilsizdir, her gün çalışmak zorundasınızdır neredeyse. Bu yüzden onlar için
varsa yoksa bir tek deniz vardır. O da Yeşil Deniz. Yeşil Deniz’in dalgaları
arasında geçmiştir hayatları ama buna rağmen iyimserliklerini hiçbir zaman
kaybetmezler. Bir yandan kurtulmak isterler bu tarlalardan ama bir yandan da
kendilerini hiç bırakmasın isterler. Yeşil Deniz aşk gibidir yani bu insanlar
için. Hem yaradır, hem de merhem.
Yeşil Deniz Dizisinin sesi: Ova FM
Yeşil Deniz dizisinde Yeşilovalı’nın tarla işinden tek
kaçışı radyolarıdır. Bütün radyo ayarları ilçeye yeni kurulan Ova FM’e
sabittir. Halk sabahtan akşama kadar radyo dinlemekte özellikle Ova Fm’deki
istek saatini kimse kaçırmamaktadır. “Bu şarkı, Üzeyir Karayılan’dan, Alacalan
Muammer ve ailesine, Kargılan Necati ve ailesine, Otaklaan Halil ve ailesine.
Arif Susam’dan Geçmiyor Geceler Sen Olmayınca.”
Eğer biri size istek yolladıysa sizin de ona yollamanız
şarttır, farz ötesi farzdır. Yoksa elalemin içine çıkacak yüzünüz kalmaz: “Olu mu len öle, ben Kostaklaan Üsen bi istek
yollemedi didirtmem!”
Tabi istek istemek şimdiki kadar kolay değil. İstekler elden
veriliyor. Bir kağıda yazılıyor, gündüzden radyoya bırakılıyor. Her şey gibi
onun da bir bedeli var. Kişisel istekler 3 milyon, kurumsal istekler 5 milyon.
Bir istek nasıl kurumsal olur? “Pekün marketten tüm müşterilene...” diye
başladıysa reklama girdiği için kurumsal olur elbette.
İstekleri Radyocu İsmail sunar. “İsmail’le İstek Hattı”
halkın fenomeni olmuş, küçük çapta da olsa bir popülerliği vardır. Ovada,
tarlada çalışan herkes onu dinler. Ama bütün bu üne, bütün bu popülerliğe
rağmen İsmail ve arkadaşlarının da tüm Yeşiolva’lılar gibi içinden
çıkamadıkları bir dertleri vardır: O da garibanlık…
‘Ağzını gırdımın garibanlığı’
- Maggayvır
Süleman, Eskici Emin ve Müezzin Cemil; Radyocu İsmail’in en yakın arkadaşları,
hatta onların kendi aralarındaki deyimiyle sadıçları. Dördü de bu küçük kasabaya sıkışıp kalmış,
boylarından büyük hayalleri olan, iyi yürekli, temiz insanlardır. Müezzin Cemil
hariç hepsinin de aşkları vardır ama sevdikleri kızlara kavuşabilmek için şu
ağzını gırdımının garibanlığından kurtulmaları gerekmektedir.
- İsmail,
Hicabi Maksaçı’nın kızı Sedef’e aşıktır. Radyodan şifreli şarkılar yollar
sevdiceğine. “Yakışıklı prensinden, beyaz güvercinine…” Garibim Sedef de tarlada İsmail’in
istekleriyle mutlu olur. Ama kolay iş değildir bunlarınki, Hicabi Makasçı verir
midir hiç İsmail’e kızını. Gariban, haylaz bir adamdır İsmail onun gözünde. Hem
Makasçılar zengindir. İsmail’in amcası bile Makasçılardan icar tutmaktadır
tarlalarını.
- Maggayvır
Süleman’ın aşkı ise Muhacirlerin kızı Neşe’yedir. Geceden müstakbel
kayınpederinin su motorunu bozar. Ertesi gün tamire gelince de sevdiği kızı
görür, elinden ayran içer. Ama bir türlü söyleyemez ağzını gırdımının iki-üç
kelimesini; “Neşe ben seni çok seviyom” diyemez. Olsun ama bu kadarı da yeter
Süleman’a. Gülüşünü görsün, öyle salına salına yanına gelişini, ova damından su
getirişini, hoşaf getirişini. Bu kadarı da yeter Süleman’a.
- Geriye kim
kaldı? Eskici Emin’le, Müezzin Cemil… Eskici Emin, Emine’ye aşıktır, babasıyla bi başına yaşıyan saf, sakar, boynu
bükük Emine’ye. Eskiler alıp naylon leğenler falan satarken, gide gele kız aşık
olmuştur kıza. Müezzin Cemil’in ise henüz bi sevdiği yoktur. O daha çok arkadaşlarının
haytalıklarına kızmakla meşguldür. Çünkü ne zaman onlardan dolayı yamuk bir
işin içine girse, imamın o hafta kesin hutbede o meseleyle ilgili bir şeyler
söyleyeceği tutmaktadır. Tabi Cemil’e de her defasında boncuk boncuk terlemek
düşer.
İşte bu dört arkadaş böyle para bulma, zengin olma
hayalleriyle yaşayadursun bir gün aradıkları fırsat ayaklarına kadar gelir ve
dördünün de hayatlarını sonsuza dek değiştirecek macera başlar.
"Biri rüyasında gömünün yerini görür de, kimseyle
gonuşmadan tek dünya kelamı itmeden gördüğü yere giderse, gömüyü bulur bi küp
altını alırmış.”
Anadolu’nun birçok yerinde karşınıza çıkacak bir efsanedir
bu. Yeşilovalı’nın da işten yıldığı zamanlarda dilinden düşürmediği bir
söylentidir, bir nevi hayal.
Bizim İsmail ve arkadaşları da kahvede toplanır,
garibanlıktan iki gazozu dört kişi paylaşırken bu kadim efsaneyi konuşurlar
zaman zaman. Böyle şeyler genelde Eskici Emin’in ağzından çıkar hep. Nerden
duyar da getirir bu lafları bilinmez.
“Valla billa gerçek
sadıç. Koca adam yalan mı söylecek? Gece rüyasında görmüş, altının yeri
söylenmiş adama. Sabah gün ışımadan, kimseyle konuşmadan gitmiş bulmuş. Bi küp
altın çıkarmış diyipdurula.”
Fakat Emin’den başka kimse inanmaz bu söylentilere. Adı
üstünde söylentidir işte, bir nevi hayal. Tabi efsanenin gerçek olduğundan, çok
geçmeden bir küp altın sahibi olacaklarından henüz hiçbirinin haberi
yoktur.
Bir gün, yine böyle ‘ağzını gırdımın garibanlığı’ dedikleri
bir gecenin sabahında İsmail, Sayalar köyünden bir adamı altın kazarken
yakalar.Adam gerçekten altını bulmuş, ama jandarmaya yakalanmıştır. Hapishaneye
götürülmeden önce İsmail’e bir sır bırakır. Belediye Başkanı Hilmi Çakırlı’nın
evinde bir küp altın daha vardır. Arkadaşları başta inanmaz İsmail’e. Ama
İsmail yeminler eder, adamdaki altınları gözleriyle gördüğünü söyleyince işler
değişir. Tabi altınların yerini bilmek mesele değildir, asıl mesele altınların
Belediye Başkanı’nın evinde olmasıdır. Kolay mı adam koskoca belediye
başkanıdır.
İsmail ve arkadaşları kafa kafaya verip türlü yollar
denerler ama bir türlü bahçeye girip altını kazmayı başaramazlar. Geriye bir
tek seçenek kalmıştır, İsmail’in Hilmi Çakırlı’nın kızı Zümrüt Çakırlı’yı
kendine aşık etmesi. Önümüzdeki ay Yeşilova’nın kurtuluş günü şenlikleri vardır
ve herkesin şenliklerde olacağı o güne kadar İsmail’in kızı kendine aşık etmesi
gerekmektedir. Fakat işler istedikleri gibi gitmez ve İsmail bir yol kazası
yaşayıp Zümrüt’e gerçekten aşık olur.
Altınları bulunca garibanlık bitecek, her şey düzelecek, her
şey yoluna girecek zannetmişlerdir ama asıl hikaye daha yeni
başlamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder